Politika faizi enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecek
Özette, “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir.” ifadesi kullanıldı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulunun (PPK) 15 Nisan’daki toplantısına ilişkin özet yayımlandı.
Özette, geçen ay tüketici fiyatları yüzde 1,08 yükseldiği, yıllık enflasyon 0,58 puan artışla yüzde 16,19 olarak gerçekleştiği hatırlatıldı. Yıllık enflasyonun enerji, hizmet ve temel mal gruplarında yükseldiği, gıda grubunda gerileği belirtilen özette, bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin yıllık enflasyonları arttığı, eğilimlerin bir miktar gerilemekle birlikte yüksek seviyelerini koruduğu bildirildi.
Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatlarının mart ayında yüzde 1,13 arttığı, grup yıllık enflasyonunun 0,96 puan düşüşle yüzde 17,44 olduğu ifade edilen özette, şunlar kaydedildi:
“Yıllık enflasyonu yüzde 14,98’e gerileyen işlenmemiş gıda bu gelişmede belirleyici olurken, işlenmiş gıdada yıllık enflasyon sınırlı bir şekilde artarak yüzde 19,87’ye yükseldi. İşlenmemiş gıda yıllık enflasyonundaki düşüşte, son dönemde olumlu bir seyir izleyen taze meyve-sebze fiyatları öne çıktı. Mevsimsellikten arındırılmış veriler, meyve ve sebze fiyatlarının mart ayında gerilediğine, diğer işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışın ise yavaşladığına işaret etmektedir. İşlenmiş gıda fiyatları ise ocak ve şubat aylarındaki güçlü artışların ardından, mart ayında bir miktar yavaşlayarak yükselişini sürdürdü. Uluslararası yağ fiyatlarındaki yükseliş eğilimi sürmüş, yurt içi katı-sıvı yağ fiyatlarındaki artışlar hız kesmekle beraber devam etti. Uzun bir süredir artış eğiliminde olan uluslararası tarımsal emtia fiyatlarında son dönemde daha ılımlı bir görünüm izlenmektedir. Öncü göstergeler, gıda yıllık enflasyonunun nisan ayının ilk yarısında da gerilediğine işaret etmektedir.”
“Eşel mobil uygulaması, önemli bir enflasyonist etkiyi bertaraf etti”
Özette, enerji fiyatlarının mart ayında yüzde 0,09 ile belirgin bir değişim göstermediği, ancak grup yıllık enflasyonunun baz etkisiyle 3,61 puan yükselerek yüzde 12,43 olarak gerçekleştiği belirtildi.
Mart ayında tüpgaz ve doğal gaz fiyatlarının yüzde 2,81 ve 0,93 oranlarında artarken, akaryakıt fiyatlarının yüzde 0,69 gerilediği ifade edilen özette, uluslararası ham petrol fiyatlarındaki yükseliş ve döviz kuru gelişmelerine karşın, eşel mobil sistemi ve bu sistemin etkinliğini arttıran tavan fiyat uygulamasıyla akaryakıt fiyatlarına yansımalarının önüne geçildiği vurgulandı.
Özette, mevcut durumda eşel mobil uygulamasının, akaryakıt fiyatlarının doğrudan ve dolaylı etkileri dikkate alındığında, önemli bir enflasyonist etkiyi bertaraf ettiği aktarıldı.
Enerji grubu yıllık enflasyonundaki yukarı yönlü hareketin baz etkisi nedeniyle nisan ayında da devam edeceğinin öngörüldüğü belirtilen özette, temel mal fiyatlarına ilişkin şu değerlendirmelere yer verildi:
“Temel mal fiyatları mart ayında yüzde 1,39 yükseldi, grup yıllık enflasyonu 0,44 puan artışla yüzde 22,14 oldu. Yıllık enflasyon, giyim ve ayakkabı ile diğer temel mallarda yükselirken, dayanıklı mallarda sınırlı düşüş kaydetti. Diğer temel mallarda ilaç fiyatlarındaki düzenlemenin sarkan etkisinin yanı sıra döviz kuru geçişkenliğinin yüksek olduğu konuta yönelik bakım-onarım ve kişisel bakım gibi ürünlerdeki fiyat artışları öne çıktı. Dayanıklı mal fiyatları, tedarik zincirlerindeki sorunlar ve uluslararası endüstriyel metal fiyatlarının etkisiyle mart ayında sınırlı bir artış kaydetti. Bu dönemde mobilya ve otomobil fiyatları yükselirken, elektrikli ve elektriksiz aletlerde fiyatların gerilemesi grup fiyatlarındaki artışı sınırladı.”
“Haberleşme hizmetleri fiyatlarının yükselmesinde, özel iletişim vergisindeki artışların sarkan etkileri belirleyici oldu”
Para Politikası Toplantı Özeti’nde hizmet fiyatlarının mart ayında yüzde 1,26 arttığı, grup yıllık enflasyonunu 0,82 puan yükselişle yüzde 12,56 olduğu belirtildi.
Yıllık enflasyonun lokanta-otel, haberleşme ve diğer hizmetlerde artarken, kira ve ulaştırmada yatay bir seyir izlediği bildirilen özette, şunlar kaydedildi:
“Mart ayında lokanta-otel grubu fiyatlarında salgına bağlı tedbirlerin hafifletilmesine bağlı olarak yüksek artışlar gözlendi. Faaliyetin durakladığı süre zarfında gerçekleşen maliyet artışları fiyatlara yansıtılırken, kapasite sınırlamaları altında artan talep de fiyatlar üzerinde baskı oluşturan bir diğer unsur oldu. Haberleşme hizmetleri fiyatlarının yükselmesinde, özel iletişim vergisindeki artışların sarkan etkileri belirleyici oldu. Diğer hizmetler içinde gruplandırılan kalemler arasında eğitim ve eğlence hizmetleri yüksek fiyat artışlarıyla olumsuz ayrışmışlardır. Eğlence hizmetleri fiyatlarındaki artışta salgın tedbirlerinin hafifletilmesinin yansımaları izlendi. Eğitim hizmetleri fiyatlarındaki artışta ise özel okul ücretlerindeki geçmişe endeksleme davranışının yanı sıra geçici KDV indirimlerinin sona ermesi etkili oldu.”
“Emtia fiyatlarında son dönemde bir miktar yavaşlama gözlenmektedir”
Özette, TCMB Beklenti Anketi sonuçlarına göre katılımcıların enflasyon beklentilerinin nisan ayında arttığı ifade edildi.
Cari yıl sonu enflasyon beklentisinin 1,58 puan artışla yüzde 13,12 seviyesinde oluşurken, gelecek 12 aya ilişkin enflasyon beklentisinin 0,79 puan artışla yüzde 11,26’ya, gelecek 24 ay beklentisinin ise 0,37 puan artışla yüzde 9,55’e yükseldiği hatırlatılan özette, enflasyonu etkileyen unsurlar ve riskler hakkında şu değerlendirmelere yer verildi:
“Salgına bağlı olarak 2020 yılında sert daralan küresel ekonomi, destekleyici politikalar ve aşılama sürecindeki olumlu gelişmelerin etkisiyle toparlanmaya devam etmektedir. Bu iyileşme sürecinde, özellikle imalât sanayi faaliyeti ve küresel ticaretteki ivmelenme belirleyici olmaktadır. Ancak, devam eden aşılama çalışmalarına karşın salgın hastalığın seyrine ilişkin belirsizliklerin sürmesi küresel ekonomiye ilişkin riskleri canlı tutmaktadır. Bu dönemde, emtia fiyatlarındaki artış eğilimi hız kesti.
Gelişmiş ülkelerde büyümeye ilişkin beklentilerde gözlenen iyileşmeye paralel olarak yükselen küresel enflasyon beklentilerinin uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri önemini korumaktadır. Uzun vadeli tahvil faizleri gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizliklere ve küresel finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açmaktadır. Bununla birlikte kurul, küresel enflasyon baskılarının para politikalarında mevcut öngörülerden daha erken bir sıkılaşmaya neden olabileceğine işaret etmiş; küresel finansal piyasalarda veri duyarlılığının ve buna bağlı oynaklıkların artacağı bir döneme girildiği yönündeki görüşünü korumuştur.”
Özette, gelişmekte olan ülkelerin portföy piyasalarına girişlerin bir önceki PPK toplantısından sonraki dönemde, borçlanma senedi piyasalarında artarak devam ederken, hisse senedi piyasalarında daha ılımlı seyrettiği kaydedildi.
Gelişmiş ülkelerde uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklığın gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına yönelik riskleri canlı tuttuğu ifade edilen özette, “Döviz kuru gelişmelerinin de etkisiyle mart ayında üretici fiyatlarında genele yayılan güçlü bir artış görüldü. Emtia fiyatlarında son dönemde bir miktar yavaşlama gözlenmektedir. Bununla birlikte tedarik zincirlerindeki aksaklıklardan kaynaklanan enflasyonist etkiler sürmektedir.” görüşlerine yer verildi.
“Salgının sınırlayıcı etkilerine rağmen, iç ve dış talep kaynaklı olarak yurt içi iktisadi faaliyet güçlü seyretmektedir”
Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’nde, ticari kredilerde ılımlı bir seyir gözlendiği, finansal koşullardaki sıkılaşmaya rağmen bireysel kredi büyümesinde yükseliş eğilimi görüldüğü belirtildi.
Talep ve maliyet yönlü enflasyonist etkilerin devam ettiği değerlendirmesinde bulunan Kurul’un, Ocak Enflasyon Raporu’nda paylaşılan yıl sonu tahmin hedefi üzerindeki risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirmesini koruduğu aktarılan özette, şunlar kaydedildi:
“Salgının sınırlayıcı etkilerine rağmen, iç ve dış talep kaynaklı olarak yurt içi iktisadi faaliyet güçlü seyretmektedir. Sanayi üretimi ocak-şubat ayları ortalaması itibarıyla bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,3 arttı ve salgının bu dönemdeki kısıtlayıcı etkilerine rağmen güçlü bir artış kaydederek uzun dönem eğiliminin üzerinde seyretmeye devam etti. İmalat sanayi faaliyetindeki kuvvetli ivme, ara malları ve dayanıklı tüketim mallarında daha belirgin olmak üzere, sektörler itibarıyla geniş bir yayılım sergiledi. Öte yandan, salgın kısıtlamalarından olumsuz etkilenen hizmet sektörlerindeki zayıf seyir sürmektedir. Şubat ayında tarım dışı istihdam yatay seyretmiş ve katılım oranındaki artışla toplam ve tarım dışı işsizlik oranları 0,7 puan yükselerek sırasıyla yüzde 13,4 ve yüzde 15,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde hizmet ve inşaat istihdamı artarken, sanayi istihdamı geriledi.”
“İktisadi faaliyet üzerinde her iki yönde riskler var”
İlk çeyreğe ilişkin açıklanan verilerin, iktisadi faaliyetin potansiyelin üstünde kalmaya devam ettiğine ve toplam talep koşullarının enflasyonist düzeylerdeki seyrini sürdürdüğüne işaret ettiği vurgulanan özette yüksek frekanslı verilerin, kredi gelişmeleri ve kontrollü normalleşme ile iktisadi faaliyetin güçlü seyrini koruduğuna işaret ettiği aktarılırken gelecek dönemde salgının gidişatı ve aşılama sürecine bağlı olarak iktisadi faaliyet üzerinde her iki yönde riskler bulunduğu bildirildi.
Özette, ihracattaki artış ve altın ithalatındaki gerilemeye rağmen, güçlü iç talep ve emtia fiyatlarının cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam ettiği belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Geçici veriler, ithalatın mart ayında birim değer artışlarına ek olarak miktar bazında da arttığına işaret etmektedir. Ocak ayının ikinci yarısından itibaren yavaşlayan altın ithalatının son dönemde tarihsel ortalamalarının da altına inmesi, dış ticaret hadlerinin cari denge üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamaktadır. Diğer taraftan, hem Avrupa hem de Avrupa dışına yapılan ihracat artmaktadır. Mevcut eğilimler, yıllıklandırılmış cari dengenin yılın ikinci çeyreğinden itibaren iyileşmeye başlayacağına işaret etmektedir. Kurul, bazı ticaret ortaklarında sıkılaştırılan salgın kısıtlamalarının ve başta otomotiv olmak üzere bazı sektörlerde yaşanan tedarik sıkıntılarının cari işlemler dengesi üzerinde aşağı yönlü risk unsuru olabileceğine dikkati çekti. Kurul, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürekliliği ve finansal istikrar açısından cari işlemler dengesindeki seyrin önemine yaptığı vurguyu yineledi.”
“Politika faizi, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecek”
Para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik yukarı yönlü riskler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceğinin altının çizildiği özette; politika duruşunun, enflasyon gelişmeleri ve enflasyon beklentileri dikkate alınarak dezenflasyon sürecin en kısa sürede tesis edilip, orta vadeli hedeflere ulaşıncaya kadar bunun sürekliliğini sağlayacak sıkılık düzeyinde belirlenmeye devam edileceği aktarıldı ve “Talep ve maliyet unsurları, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. Mevcut parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde belirginleşeceği öngörülmektedir. Bu doğrultuda Kurul, politika faizini yüzde 19 düzeyinde sabit tutarak sıkı parasal duruşun korunmasına karar verdi.”yorumuna yer verildi.
Özette, sıkı parasal duruşun, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi göreceği belirtilerek, TCMB’nin, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği kaydedildi.
Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar, politika faizinin güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edileceği bildirilen özette, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikâmesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kredi piyasası ve iktisadi faaliyete ilişkin göstergelerin yanı sıra döviz kuru oynaklığı ve ithalat fiyatlarındaki gelişmeler doğrultusunda enflasyon üzerindeki talep ve maliyet yönlü etkiler önemini korumaktadır. Yurt içi talep, uluslararası fiyatlar ve küresel risk iştahına ilişkin görünüm, ödemeler dengesine yönelik dış finansman ihtiyacı kaynaklı riskleri canlı tutmaktadır. Kurul, para politikasında fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdürecektir.”
Özette, kurulun, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelediği, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edeceği vurgulandı.