DOLAR 34,2219
EURO 37,7624
ALTIN 2.920,50
BIST 8.898,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 27°C
Açık
İstanbul
27°C
Açık
Cum 30°C
Cts 27°C
Paz 22°C
Pts 24°C

Merkez Bankası 2021 sonu enflasyon tahminini yüzde 12,2’ye yükseltti

Merkez Bankası 2021 sonu enflasyon tahminini yüzde 12,2’ye yükseltti
Örnek Resim
30.04.2021
A+
A-

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, “Enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 12,2 olarak gerçekleşeceğini, 2022 yıl sonunda yüzde 7,5’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz.” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Enflasyon Raporu 2021-II” çevrim içi bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, temel varsayımları ve kısa vadeli öngörüleri çerçevesinde, politika faizinin güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edileceği bir görünüm altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini belirtti.

Bu çerçevede, enflasyonun 2021 sonunda yüzde 12,2 olarak gerçekleşeceğini, 2022 sonunda yüzde 7,5’e, 2023 sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini aktaran Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Böylece 2021 yıl sonu enflasyon tahminini 2,8 puanlık güncellemeyle yüzde 9,4’ten yüzde 12,2’ye yükselttik. Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına bağlı güncelleme enflasyon tahminini 1,8 puan artırırken, gıda fiyatlarında öngörülen yüksek seyir enflasyon tahminini 0,4 puan yukarı itti. Diğer yandan yönetilen, yönlendirilen fiyatlar büyük ölçüde haberleşme hizmetleri, özel iletişim vergisi artışı ve ocak ayında yapılan tütün ürünlerindeki vergi ayarlamasının yansımalarıyla tahmini 0,1 puan yukarı çekti. Ayrıca, toplam talep koşullarının öngörülenden güçlü seyri nedeniyle çıktı açığı patikasında yapılan yukarı yönlü güncelleme yıl sonu tahminine 0,4 puan artırıcı yönde katkıda bulundu.”

“Enflasyon ana eğiliminde bir önceki rapor dönemine göre gözlenen artış tahmini 0,1 puan yükseltti”

Şahap Kavcıoğlu, enflasyon ana eğiliminde bir önceki rapor dönemine göre gözlenen artışın, 2021 sonu enflasyon tahminini 0,1 puan yükselttiğini söyledi.

2022 enflasyon tahminini yüzde 7’den yüzde 7,5’e güncellediklerini aktaran Kavcıoğlu, 2021 sonu tahminindeki güncellemenin geçmişe endeksleme davranışına ve ana eğilime etkilerine bağlı olarak 2022 sonu enflasyon tahminini 0,3 puan yukarı çektiğini kaydetti.

Kavcıoğlu, “Ayrıca Türk lirası cinsi ithalat fiyatları tahmini 0,3 puan yukarı çekerken, gıda enflasyonu varsayımındaki güncelleme ise tahmini 0,1 puan yükseltmiştir. Buna karşılık çıktı açığındaki güncelleme ise tahmine 0,2 puan azaltıcı yönde katkıda bulunmaktadır.” dedi.

“Küresel ekonomi toparlanmaya devam ediyor”

Kavcıoğlu, salgına bağlı olarak 2020 yılında sert daralan küresel ekonominin, destekleyici politikalar ve aşılama sürecindeki olumlu gelişmelerin etkisiyle toparlanmaya devam ettiğini ve bu iyileşme sürecinde, özellikle imalat sanayi faaliyeti ve küresel ticaretteki ivmelenmenin belirleyici olduğunu söyledi.

Son dönemde sıkılaştırılan kısıtlamalar nedeniyle kısa vadede Avrupa ülkelerinde yavaşlama beklendiğini, aşılama hızı ve mali destek paketinin etkisiyle ABD ekonomisine ilişkin görünüm bir önceki rapor dönemine göre belirgin şekilde iyileştiğini belirten Kavcıoğlu, “Dış talep görünümümüzü değerlendirebilmek açısından ana ticaret ortaklarımıza ilişkin 2021 yılı büyüme tahminlerini mercek altına aldığımızda, salgının seyrine ve aşılama hızına bağlı olarak bazı Avrupa ülkelerinde bir miktar aşağı yönlü güncellemeler gözlenirken, ABD ve İngiltere başta olmak üzere önemli ihracat pazarlarımızda belirgin bir iyileşme öngörülmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin dış talebini resmeden ihracat ağırlıklı küresel büyümeye dair Ocak Enflasyon Raporunda çizilen olumlu görünüm korunmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“P​​​​​​ara politikasında ihtiyatlı duruşun öneminin arttığı bir döneme girdik”

Kavcıoğlu, emtia fiyatlarının bulunduğu yüksek seviyeler ve gelişmiş ülkelerde büyümeye ilişkin beklentilerde gözlenen iyileşmenin küresel enflasyon görünümü üzerinde etkili olduğunu belirtti.

Yükselen küresel enflasyon beklentilerinin, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizliklere, uzun vadeli tahvil getirilerinde yükselişe ve küresel finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açtığını ifade eden Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Bu durum gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde baskı oluşturmakta ve makro dengeleri daha fazla kırılganlık içeren ülkeler bu şoklardan daha olumsuz etkilenmektedir. Düşük faiz ortamının uzun bir süre devam edeceğine dair güçlü sözlü yönlendirmelere rağmen, maliyet ve talep yönlü küresel enflasyon baskılarının küresel finansal piyasalarda yol açtığı dalgalanmaları yakından takip ediyoruz. Bu görünüm altında, küresel finansal piyasalarda veri duyarlılığının ve buna bağlı oynaklıkların devam edeceği, dolayısıyla para politikasında ihtiyatlı duruşun öneminin arttığı bir döneme girdiğimizi değerlendiriyoruz.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, nitekim, bir önceki rapor döneminden bugüne, gelişmiş ülkelerin uzun vadeli tahvil getirilerindeki artışın, gelişmekte olan ülkelere portföy girişlerini sekteye uğrattığını ve hisse senedi piyasasına girişlerin devam ettiği Çin hariç tutulduğunda, gelişmekte olan ülkelerde şubat ayından itibaren portföy hareketlerinin çıkış yönüne döndüğünü söyledi.

“Yılın ikinci yarısında hizmet sektörlerine yönelik görünümün iyileşmesi beklenmektedir”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, yurt içi makroekonomik görünüme ilişkin yaptığı değerlendirmede, iktisadi faaliyetin, geçmiş öngörülerle büyük ölçüde uyumlu bir şekilde, 2020 yılının son çeyreğinde güçlü seyrini koruduğunu ve uzun dönem eğiliminin üzerinde seyretmeye devam ettiğini söyledi.

İnşaat yatırımları hariç tutulduğunda yurt içi talebin oldukça güçlü bir ivme sergilediğine dikkati çeken Kavcıoğlu, özel tüketim talebinin canlı seyrederken, kamu kesiminin de iç talebe destek verdiğini, bu dönemde makine-teçhizat yatırımlarının yüksek oranlı bir artış kaydettiğini dile getirdi.

Kavcıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Salgının kısıtlayıcı etkilerine rağmen, sanayi üretimi ve ciro endeksleri yılın ilk çeyreğinde de artışını sürdürmüştür. İmalat sanayi faaliyetindeki kuvvetli ivme, ara malları ve dayanıklı tüketim mallarında daha belirgin olmak üzere, sektörler itibarıyla geniş bir yayılım sergilemiştir. Turizm bağlantılı bazı sektörler haricinde imalat sanayinin genelinde olumlu bir seyir izlenmektedir. Buna karşılık, salgın kısıtlamalarından en olumsuz etkilenen faaliyet kollarındaki zayıf seyir, hizmetler sektöründeki iyileşmeyi sınırlamaya devam etmektedir. Yüksek frekanslı veriler, kredi gelişmeleri ve kontrollü normalleşmeyle birlikte iktisadi faaliyetin güçlü seyrini sürdürdüğüne işaret etmiştir. Ancak önümüzdeki dönemde salgının gidişatı ve aşılama sürecine bağlı olarak iktisadi faaliyet üzerinde her iki yönde riskler bulunmaktadır. Finansal koşullardaki sıkılaşmanın yanı sıra son dönemde açıklanan kısıtlamaların etkisiyle yılın ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyetin yavaşlayacağı tahmin edilmektedir.”

Kavcıoğlu, iktisadi faaliyetteki güçlü seyre rağmen istihdam artışının büyümenin gerisinde kaldığının ve işsizlik oranlarının yüksek düzeylerini koruduğunun görüldüğünü belirtti.

Bu gelişmede, konaklama, yiyecek hizmetleri ve eğlence-kültür gibi emek yoğun hizmet sektörlerinin salgından olumsuz etkileniyor oluşunun ve iş gücüne katılım oranlarındaki artışın etkili olduğunu aktaran Kavcıoğlu, “Yılın ikinci yarısında yurt dışı ve yurt içinde aşılama sürecinin devamıyla birlikte salgına bağlı olumsuzlukların hafiflemesi, böylelikle hizmet sektörlerine yönelik görünümün iyileşmesi ve turizmin hız kazanmasıyla istihdam imkanlarının da genişlemesi beklenmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Büyük firmalarda daha belirgin olmak üzere yatırım eğilimi güçlendi”

Şahap Kavcıoğlu, konuşmasında yatırım eğilimlerine de değindi.

“Salgının belli hizmet sektörlerinde istihdamı sınırlayıcı etkisine karşılık, sanayi firmalarının yatırım iştahı olumlu sinyaller vermektedir.” diyen Kavcıoğlu, geçen yılın ikinci yarısında toparlanmaya başlayan yatırım talebinin, yılın ilk çeyreğinde güç kazandığını, bu dönemde, yatırım amaçlı kredi talebinin arttığını ve büyük firmalarda daha belirgin olmak üzere yatırım eğiliminin güçlendiğini söyledi.

Kavcıoğlu, ihracatın ise yılın ilk çeyreğinde bölge ve sektörler geneline yayılarak artışını sürdürdüğünü ifade etti.

Hem Avrupa hem de Avrupa dışına yapılan ihracatın olumlu bir performans sergilediğini, küresel düzeyde imalat sanayiindeki güçlü seyrin devam etmesinin, dış talep ve ihracat görünümünü desteklediğini kaydeden Kavcıoğlu, “Buna karşılık, güçlü iç talep ve artan uluslararası emtia fiyatları ithalat faturasını olumsuz etkilemektedir. Altın ithalatı ise özellikle ocak ayının ikinci yarısından itibaren kademeli bir yavaşlama eğilimine girmiştir. Yüksek frekanslı veriler, geçtiğimiz yıl dış dengedeki bozulmanın önemli bir bileşeni olan altın ithalatının mart ayında tarihsel ortalamalarının altına indiğini göstermektedir. Bu eğilim, dış ticaret hadlerinin cari denge üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Tedarik sorunları, küresel eğilimlere paralel şekilde üretimi ve ihracatı etkilemektedir”

Mevcut eğilimlerin yılın ilk çeyreğinde yataylaşan yıllıklandırılmış cari dengenin yılın ikinci çeyreğinden itibaren iyileşmeye başlayacağına işaret ettiğini bildiren Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“Yılın ikinci yarısında aşılamanın da olumlu etkisiyle vaka sayılarının hem yurt dışında hem yurt içinde azaldığı bir görünümün, turizm faaliyetlerini ve dış dengeyi destekleyeceğini öngörüyoruz. Salgına bağlı uluslararası kısıtlamalar ve arz sıkıntıları bazı sektörlerde ihracat imkânlarını önemli ölçüde genişletmiş, tedariklerin ülkemize kaydırılması neticesinde hazır giyim ve tekstil başta olmak üzere belli sektörlerde ihracat ilave bir ivme kazanmıştır. Öte yandan tedarik sorunları, başta otomotiv olmak üzere bazı sektörlerde ham madde ve ekipman yetersizliğine yol açarak küresel eğilimlere paralel şekilde üretimi ve ihracatı etkilemektedir. Yılın ikinci yarısında salgına bağlı koşulların iyileşmesiyle arz kısıtlarının da zamanla giderileceğini tahmin ediyoruz. Bu gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimizde, öngörülenin üzerinde bir performans sergilediğimiz ihracat tarafındaki gelişmeleri memnuniyetle karşılıyoruz. İhracatın ithalatı karşılama oranının tarihsel ortalamasının belirgin şekilde üzerine çıkarak yüzde 80-90 bandında istikrar kazanmış olması ve bunun sürekliliği, sağlıklı bir dış denge ve makrofinansal istikrar açısından kritik önem arz etmektedir.”

“Kredilerin büyüme hızı ve kompozisyonu kritik önemde”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, küresel finansal koşulların sıkılaştığı bir konjonktürde, toplam talebin hız ve kompozisyon bakımından ılımlı ve dengeli bir seyir izlemesinin, dış denge kanalıyla finansal istikrar ve fiyat istikrarını destekleyeceğini söyledi.

Bu kapsamda kredilerin büyüme hızının ve kompozisyonun kritik önemde olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“2020 yılının üçüncü çeyreğinden başlayarak atılan parasal sıkılaştırma adımlarına ve koordineli olarak yürütülen diğer politikalara bağlı olarak kredi büyümesi önemli ölçüde yavaşlamış, ocak ayı sonlarından itibaren ise yeniden artış eğilimine girmiştir. Son dönemde ticari kredilerde ılımlı bir seyir gözlenirken, finansal koşullardaki sıkılaşmaya rağmen bireysel kredi büyümesinde yükseliş eğilimi sürmektedir. Bu dönemde ihtiyaç kredileri de görece yüksek bir oranda artarken, konut kredileri geçen yılın son çeyreğinde kaydettiği yavaşlamadan sonra zayıf seyretmektedir. Ticari kredilerdeki artışın ise güçlü seyreden faaliyete bağlı olarak işletme sermayesi amaçlı kullanılmasının yanı sıra, son dönemde giderek daha fazla oranda yatırım amaçlı olarak kullanılması, verimlilik ve sürdürülebilir büyüme açısından memnuniyet vericidir.”

Kavcıoğlu, Ocak Enflasyon Raporunu takip eden dönemde enflasyon görünümü üzerinde etkili olan talep ve maliyet yönlü unsurların, para politikasında ilave sıkılaşma gerektirdiğini belirtti.

Merkez Bankasının, orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin yukarı yönlü riskleri dikkate alarak mart ayında önden yüklemeli ve güçlü bir parasal sıkılaştırma yaptığını, nisan ayında ise sıkı politika duruşunu koruduğu hatırlatan Kavcıoğlu, “Geçtiğimiz üç aylık dönemde Merkez Bankası fonlaması sade bir operasyonel çerçevede açık piyasa işlemleri ve swap işlemleri kanalıyla yapılmış, gecelik faizler Merkez Bankası politika faizi etrafında oluşmuştur.” ifadelerini kullandı.

“Sıkı para politikası duruşunun sürdürülmesi önemli bir tampon işlevi görecektir”

Kavcıoğlu, küresel risk iştahındaki dalgalı seyrin Türkiye ekonomisine yansımaları dikkate alındığında, dezenflasyon odaklı para politikası duruşunun, ülke risk primi ve dış finansman imkanlarında kalıcı iyileşme için kritik önem arz ettiğini vurguladı.

Kavcıoğlu, “Küresel finansal koşullardaki dalgalanmaların, gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha fazla risk oluşturması nedeniyle sıkı para politikası duruşunun enflasyonda düşüş önceliğiyle kararlılıkla sürdürülmesi, söz konusu oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir.” dedi.

Uluslararası emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü seyrin, güçlü iç talebin, küresel ve yurt içi tedarik sorunlarına bağlı arz kısıtlarının, enflasyon beklentilerindeki yüksek seyrin ve birikimli döviz kuru etkilerinin enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam ettiğini aktaran Kavcıoğlu, tüketici enflasyonunun 2020 sonundaki yüzde 14,6 seviyesinden ilk çeyrekte yüzde 16,2’ye yükseldiğini anımsattı.

Kavcıoğlu, salgınla birlikte 2020’de hanehalkı tüketim kalıplarında önemli değişimler olduğunu, bu doğrultuda tüketici enflasyon sepetindeki ağırlıkların güncellendiğini, bu gelişmenin ocak Enflasyon Raporu’nda paylaştıkları enflasyon tahmin patikasını kısa vadede yükseltici yönde etkilediğini söyledi.

Tüketici enflasyon sepetinde yapılan ağırlık güncellemesinin ocak tahmin patikasına etkisinin nisanda 0,5 puana ulaştıktan sonra kademeli olarak azalarak yıl sonu itibarıyla ortadan kalkacağının öngörüldüğünü ifade eden Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ağırlık değişiminin etkisi düzeltildiğinde, ilk çeyrek tüketici enflasyonu gerçekleşmeleri geçmiş öngörülerimizle birebir uyumlu seyretmiştir. Bu uyumlu seyirde, taze meyve ve sebze gibi oynaklığı yüksek kalemlerdeki olumlu gidişat etkili olurken, çekirdek-B enflasyonu öngörülerimizin üzerinde kalmıştır. Enflasyonda ilk çeyrekte görülen yükselişte temel mal ve enerji grupları öne çıkmıştır. Diğer taraftan, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının net etkisi, eşel mobil uygulamasının da desteğiyle bu dönemde enflasyonu sınırlayıcı olmuştur. ”

Kavcıoğlu, çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonlarının geçen yılın sonuna kıyasla artarken, eğilimlerinin bir miktar iyileşmekle birlikte yüksek seyretmeye devam ettiğini aktardı.

Enflasyon eğiliminin, temel mallarda birikimli döviz kuru etkilerinin zayıflamasıyla bir miktar gerilediğini, işlenmiş gıda ve hizmetlerde yükseldiğini belirten Kavcıoğlu, enflasyon eğiliminin nisanda da iyileşmeye devam etmekle birlikte yüksek düzeylerini koruyacağını öngördüklerini kaydetti.

“İlk çeyrekte talep yönlü enflasyonist etkiler sürdü”

Şahap Kavcıoğlu, ilk çeyreğe ilişkin verilerin, toplam talep koşullarının daha enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret ettiğini, bu dönemde iktisadi faaliyetin, iç ve dış talep kaynaklı olarak ocak Enflasyon Raporu öngörülerinden daha güçlü seyrettiğini söyledi.

İlk çeyrekte talep yönlü enflasyonist etkilerin sürdüğüne işaret eden Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Analizlerimiz, geçtiğimiz yıldaki parasal genişlemenin birikimli etkilerinin yanı sıra ocak sonlarından itibaren kredi büyümesinde gözlenen yükseliş eğilimi ve mart başındaki kontrollü normalleşme adımlarının iç talep üzerinde etkili olduğuna işaret etmektedir. Dış talep ve ihracat ise salgın kısıtlamalarına rağmen küresel imalat sanayi faaliyetlerindeki olumlu görünümün desteğiyle oldukça canlı seyretmiştir. Bu doğrultuda, yılın ilk çeyreğinde talep kaynaklı enflasyonist baskıların hafiflemeye başlayacağı yönündeki geçmiş öngörülere kıyasla daha güçlü bir görünüm ortaya çıkmıştır. Bu görünüme bağlı olarak martta yapılan ilave sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki sınırlayıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde belirginleşeceği, net kredi kullanımı ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamayla birlikte enflasyon üzerindeki talep yönlü baskıların hafiflemeye başlayacağını öngörmekteyiz.”

Kavcıoğlu, ilk çeyrekte TL’de gözlenen değerlenmenin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli döviz kuru etkilerini kısmen hafiflettiğini, ithalat fiyatlarındaki belirgin artışların enflasyonun yüksek seyrinde önemli rol oynadığını vurguladı.

Küresel toparlanmayla birlikte geçen yıla kıyasla yüksek oranlarda artış kaydeden uluslararası tarımsal emtia ve metal fiyatlarının, gıda ve temel mal gruplarında enflasyonu olumsuz etkilediğini ifade eden Kavcıoğlu, “Buna ilaveten, referans fiyat uygulamaları kapsamında, fiyatları zamana bağlı olarak uyarlanan belirli kalemlerde döviz kurundaki değer kayıplarının gecikmeli etkileri enflasyon üzerinde etkili olmuştur.” dedi.

Kavcıoğlu, yılın ilk çeyreğindeki kısmi iyileşmenin ardından döviz kuru duyarlılığı yüksek gruplarda fiyat artışlarının bir miktar hızlandığını, bunun yanı sıra eşel mobilin sınırlayıcı etkisine rağmen uluslararası emtia fiyatlarındaki artışlara bağlı olarak maliyet unsurlarının önemini koruduğunu vurguladı.

“Gıda enflasyonu beklentilerini yukarı yönlü güncelledik”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, enflasyon görünümünde etkili olan bir diğer unsurun, küresel ve yurt içi tedarik sorunlarına bağlı fiyat artışları olduğunu belirterek, tedarikçilerin teslim sürelerinin uzadığını, mineral madde, metal, makine, elektronik ürünler ve bağlantılı sektörlerde teslimatlardaki gecikmelerin daha belirgin olduğunu söyledi.

Arz sıkıntılarının ne kadar süreceğine dair belirsizliklerin sürdüğünü, bu sorunların yılın ikinci yarısında kademeli olarak hafiflemesini beklediklerini aktaran Kavcıoğlu, ankete dayalı ve piyasa bazlı enflasyon beklentilerinin yılın ilk 2 ayındaki iyileşmenin ardından finansal oynaklıklardaki artışla birlikte son dönemde yükseldiğini kaydetti.

Kavcıoğlu, son dönemde petrol fiyatlarındaki yükseliş ve küresel toparlanma beklentilerinin güçlenmesiyle ham petrol fiyatlarına dair projeksiyonların yukarı yönlü güncellendiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Vadeli fiyat eğrisi, petrol fiyatlarının bir miktar daha yükseldikten sonra yılın ikinci yarısında gerileyeceğini, böylece 2021 yılı ortalamasının 64,4 dolar, 2022 yılı ortalamasının ise 61,9 dolar seviyesinde oluşacağı bir fiyatlamaya işaret ediyor. Petrolün yanı sıra endüstriyel metal ve tarımsal ürünler gibi emtia fiyatlarında da geçmiş öngörülerin üzerinde bir seyir görüyoruz. Bu doğrultuda 2021’e ilişkin ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik. Diğer yandan, uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrisi 2022’de ithalat fiyatlarında sınırlı bir gerileme öngörüyor.”

Kavcıoğlu, gıda enflasyonu varsayımlarını döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası fiyatlara ilişkin görünümü dikkate alarak 2021 ve 2022 için yukarı yönlü güncellediklerini, dış talep görünümünde belirgin bir değişikliğe gitmediklerini söyledi.

“Elimizdeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz”

Şahap Kavcıoğlu, küresel ve yurt içi makroekonomik görünüm çerçevesinde enflasyon üzerindeki talep ve maliyet yönlü etkilerin önemini koruduğunu ifade ederek, enflasyon beklentilerindeki mevcut seviyelerin fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerindeki riskleri canlı tuttuğunu söyledi.

Mevcut görünümün, enflasyon beklentilerinde ve enflasyon eğiliminde kalıcı düşüşe işaret eden göstergeler oluşana kadar sıkı parasal duruşun büyük bir kararlılık ve sabırla sürdürülmesini gerektirdiğini vurgulayan Kavcıoğlu, “Sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı için makroekonomik istikrarın bir ön koşul olduğunun bilincindeyiz. Buradan hareketle önümüzdeki dönemde de fiyat istikrarı temel amacımız doğrultusunda elimizdeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Para politikası kararlarımızı şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almayı sürdüreceğiz.” diye konuştu.

Para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik yukarı yönlü riskler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceğini ifade eden Kavcıoğlu, “Bu doğrultuda politika duruşu, enflasyon gelişmeleri ve enflasyon beklentileri dikkate alınarak dezenflasyon sürecini en kısa sürede tesis edecek ve orta vadeli hedeflere ulaşıncaya kadar bunun sürekliliğini sağlayacak bir sıkılık düzeyinde belirlenmeye devam edilecektir.” dedi.

“Enflasyonu 2023’te yüzde 5’e indirme konusunda kararlıyız”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, sıkı parasal duruşun; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi göreceğini belirterek, şunları kaydetti:

“Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli hedefimize ulaşıncaya kadar politika faizi, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.”

Kavcıoğlu, 2023 yılında enflasyonu yüzde 5’e indirmek ve bu seviyeyi kalıcı kılmak konusunda kararlı olduklarını vurgulayarak, “Hedeflediğimiz düşük enflasyon ortamının sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı için bir ön koşul olduğunun farkındayım. Kurumsallığımız, güçlü analiz kapasitemiz ve üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle bu hedefe varmak için kararlı ve azimli bir tutum içerisinde olacağız.” dedi.

Bu yıl faaliyete geçişinin 90. yıl dönümünü kutladıkları TCMB’nin kurulduğu günden bu yana ülkenin refahı için çalışan bir Cumhuriyet kurumu olduğunu hatırlatan Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu çerçevede toplumsal refahın artması için zaruri olan düşük enflasyon ortamını sağlamak ve sürdürmekle görevlidir. Bugün Merkez Bankası; nitelikli çalışan kaynağı ve güçlü teknik altyapısıyla dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri yakından takip eden ve kendini sürekli yenileyen dinamik, vizyoner ve öncü bir kurumdur. Güçlü bir kurum kültürüne ve geleneğine sahiptir. Merkez Bankası olarak faaliyetlerimizin tümünü ülkemizin her bir vatandaşının yararını düşünerek ekonomik gelişime katkı sağlamak amacıyla yürütüyoruz.”

Kavcıoğlu, enflasyon hedeflerinin tüm paydaşlarca benimsenmesini ve düşük enflasyon ortamının önemi konusunda toplumsal mutabakatın sağlanmasını önemsediğini, bu kapsamda iletişim çağının tüm araçlarını bütün paydaşlarla fikri zenginlik oluşturmak için kullanacaklarını söyledi.

Faiz indirimi konusu

Kavcıoğlu, “Enflasyon Raporu 2021-II” çevrim içi bilgilendirme toplantısında, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bu yıl içerisinde faiz indiriminin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Kavcıoğlu, daha önce yaptığı açıklamada nisan ve sonrasındaki aylarda Para Politikası Kurulu (PPK) kararlarıyla ilgili hemen faiz indirecek şekilde önyargılı bir yaklaşımı doğru bulmadığını açıkladığını anımsattı.

Kavcıoğlu, para politikası kararlarının PPK tarafından makro ekonomik gelişmelere yönelik mevcut bilgi ve veri seti dikkate alınarak verildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Kurulumuz eskiden olduğu gibi kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir. Piyasayı izliyoruz, piyasa bizi izliyor, kurumsallık içerisinde kararlarımızı vereceğiz. Hükümetle belirlenen orta vadeli yüzde 5 enflasyon hedefine sıkı sıkıya bağlıyız ve bunun da sürdürülebilir bir büyüme için ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Bu kapsamda son PPK kararında ‘enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizi güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edilecektir’ cümlesiyle yönlendirme açısından net bir duruş sergiledik ve bunu da sürdürmeyi düşünüyoruz.”

Kur geçişkenliğine yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, yaptıkları analizlerin döviz kurunda fiyatlara geçiş etkisinin yüzde 20’nin bir miktar üzerinde olabileceğine işaret ettiğini aktararak, “Yakın döneme odaklanan kısa zaman aralıkları için yapılan analizler, geçişkenlik katsayısının sınırlı da olsa arttığı sonucuna işaret ediyor. Ancak tarihsel ortalamalara kıyasla 2021 yılında geçişkenliği fiili olarak düşük kılan unsurları mevcut. Bu unsurlar kamu maliyesi tedbirleri ile yakından bağlantılı. Bu konuya ilişkin daha önce Merkez Bankası olarak gerek enflasyon raporlarında yer alan kutularla gerek blok yazılar ile açıklamalar getirmiştik. Bu sorunun yanıtı için bu çalışmaya göz atabilirsiniz.” diye konuştu.

Buradaki geçişkenliğin daha önceden de çalışmalarda paylaştıkları analizlerde mevcut olduğunu belirten Kavcıoğlu, buradaki gelişmeleri de yakından izlediklerini vurguladı.

“Baz senaryomuzda nisan ayı enflasyonu verisinin zirveyi oluşturacağını öngörüyoruz”

Kavcıoğlu, baz senaryoda nisan ayı enflasyonu verisinin zirveyi oluşturacağını öngördüklerini anlatarak, bu aydan sonra enflasyonun aşağıya doğru geleceğini tahmin ettiklerini söyledi.

Para politikasını enflasyondaki düşüşün sürekliliğini temin edecek bir sıklık üzerinde belirlemeye devam edeceklerine dikkati çeken Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun üzerinde çok tereddüt ediliyor ama bu konuda hiç taviz vermeden sıkı duruşumuzu sürdüreceğiz. Bu kapsamda enflasyon üzerindeki ithalat fiyatları ve döviz kuru kaynaklı birikimli etkileri önemli ölçüde zayıflayacağı bir görünüm öngörüyoruz. İlaveten salgına bağlı arz kısıtlarının kademeli olarak ortadan kalkacağı ve yurt içi talebin ılımlı seyrettiği bir çerçevede arz talep dengesinin enflasyona düşüş yönlü katkı yapacağı bir çerçevede tahminlerimizi ürettik. Sunumumda verdiğim tahmin muhasebesi de bu konuda daha fazla bilgi içeriyor. Sonuçta uygulamakta olduğumuz enflasyon hedeflemesi rejiminde Merkez Bankası para politikasını gerekli şekilde kullanacaktır.”

Kavcıoğlu, politika faizini güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceklerini ifade ederek, “Para politikası duruşunu belirlerken gerçekleşen ve beklenen enflasyon üzerinde bir politika faizini dikkate alacağımızı her zaman ifade ettik. Mevcut görünümü değerlendirdiğimizde, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin mevcut seviyeleri sıkı bir para politikası duruşu gerektirmektedir. Şu ana kadar atılmış olan politika adımlarının etkilerini gözlemleyeceğiz. Mevcut parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde belirginleşeceğini öngörüyoruz. Bu politikalar ışığında da yıl sonuna doğru gerekli adımları politika adımlarımız çerçevesinde atmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

“Sıkı duruşumuzda herhangi bir değişiklik olmadığını çok net ifade edeyim”

Kavcıoğlu, son karar metnindeki değişikliklere bütüncül olarak bakmak gerektiğini vurgulayarak, karar metnine ekledikleri, “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizinin güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edecektir” cümlesiyle yönlendirme açısından daha net bir duruş sergilediklerine inandığını dile getirdi.

Mart ayından önden yüklemeli ve güçlü bir ilave parasal sıkılaştırmaya gidildiğini anımsatan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Bulunduğumuz noktada parasal duruşumuza ilişkin iletişimimizi güçlendirdiğimizi söyleyebilirim. Enflasyon hedeflemesi rejiminde doğru olan yapılır. Bu nedenle böyle bir cümlenin PPK duyurusunda olmamasına çok önem atfedilmesine açıkçası biraz da şaşırıyorum. Kurul eskiden olduğu gibi kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir. Daha önceki ifadeyi değiştirirken bunu özellikle ifade etmek istedim. Sıkı duruşumuzda herhangi bir değişiklik olmadığını çok net ifade edeyim. Daha önemlisi de bütün paydaşlarımıza çok net mesaj vermeye çalışıyoruz. Bunu da şeffaf ve öngörülebilir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Değerlendirmelerimizi bu bağlamda alıp, sıkı duruşumuzda hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimizi her seferinde ifade ettiğimiz noktayı daha fazla öne çıkarırsanız memnun olurum.”

“Enflasyonun nisanda yüzde 17 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz”

Enflasyonla ilgili baz senaryolarında nisan ayı enflasyon verisinin zirveyi oluşturacağını öngördüklerini anlatan Kavcıoğlu, enflasyonun nisanda mart ayındaki seviyesinin üzerinde, yüzde 17 civarında gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.

Kavcıoğlu, nisandan sonra da enflasyonun aşağı yönlü geleceğini tahmin ettiklerini aktararak, “Bizim bütün çalışmalarımız nisan ayından sonra enflasyonun, özellikle yılın ikinci yarısından sonra aşağı yönlü olacağını öngörüyor. Dolayısıyla biz de bütün çalışmalarımızı ve politikalarımızı bu öngörü üzerinde değerlendirmeye devam ediyoruz.” diye konuştu.

Enflasyonla gösterge faiz arasındaki makul marj seviyesinin sorulması üzerine Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Son karar metninde de belirttiğimiz üzere, politika faizini güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyonun üzerinde bir seviyede oluşturmaya devam edeceğiz. Bu politikamızı sürdüreceğiz. Para politikasını belirlerken hedeflenen ve beklenen enflasyonu dikkate alacağız. Mevcut görünümü değerlendirdiğimizde enflasyon ve enflasyon beklentilerinin mevcut seviyeleri sıkı bir para politikası duruşu gerektiriyor. Diğer yandan şu ana kadar atılmış olan politika adımlarının etkilerini de gözlemleyeceğiz. Mevcut parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde belirginleşeceğini öngörüyoruz. Dolayısıyla yılın ikinci yarısından sonra enflasyonda düşüş öngörüyoruz. Bu tahmin ışığında da gerçekleşen ve beklenen enflasyonun üzerinde bir reel getirinin korunacağını söyleyebilirim.”

“Reeskont kredilerinden rezerv biriktirmede bir azalma yok”

Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankasının rezerv satışı hakkındaki bir soru karşısında, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Rezervlerle ilgili konu çok konuşuldu. Şunu belirtmek isterim ki finansal istikrara katkı sağlamak ve para politikası aktarım mekanizmasını güçlendirmek adına rezervlerin güçlendirilmesinin önemli olduğunu biliyoruz ve bu anlamda da rezervleri hem çeşitlendirecek hem de daha güçlendirecek çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Bu anlamda da Merkez Bankası olarak 2021 yılı Para ve Kur Politikası metninde belirlenen ve çizilen çerçeveye bağlı kalmaya devam edeceğiz. Rezerv biriktirme kapsamında reeskont kredileri ile halihazırda rezerv birikimi gerçekleştirilmektedir. Burada da reeskont kredilerinden rezerv biriktirmenin geçmiş yıllara göre azaldığı yönünde televizyonlarda bazen yapılan yorumlar dikkatimi çekiyor. Böyle bir azalma yok. Yine 21 milyar dolar civarında bu yıl da rezervlerimiz oluşacaktır. Bu azalma ifadesini nereden buluyorlar ona da şaşırdığımı ifade edeyim. Dolayısıyla en önemli kaynaklarımızdan biri reeskont kredileri ve onun dışındaki diğer kalemlerde de rezervlerimizi güçlendirmeye devam edeceğiz.”

“Tahminlerimizde tam kapanmanın enflasyon ve büyümeye etkisini dikkate aldık”

Kavcıoğlu, tam kapanma dönemi, emtia fiyatlarındaki dalgalanma ve küresel çapta artan enflasyonist risklerin yurt içi enflasyona ne şekilde etki edeceğine dair de görüşlerini paylaştı.

Tahminlerini belirlerken tam kapanmanın enflasyon ve büyüme üzerindeki etkilerini hesaplamalarında dikkate aldıklarını vurgulayan Kavcıoğlu, “Kapanma dönemini geçen yıl da yaşamıştık. Bu nedenle kapanma sürecinin enflasyon üzerindeki etkisi için 2020’ye bakarak kıyaslama yaptık. Geçen yılın nisan ayında enflasyonda geçici bir düşüş gözlemledik. Açılmayla birlikte mayıs-haziran döneminde ise işletmelerin gelir kayıplarını ve birim maliyet artışlarını hızlı bir şekilde fiyatlara maalesef hızlı bir şekilde yansıttığını gördük. Dolayısıyla net etki enflasyonist olmuştu diyebiliriz. İçinde bulunduğumuz dönemde ise bu etkilerin daha sınırlı kalmasını bekliyoruz. Zira salgına bağlı maliyetlerin önemli bir kısmının halihazırda fiyatlara yansıdığını öngörmekteyiz.” ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, gıda ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkileri bakımından yakından takip edldiğini belirtti.

Tarım emtia fiyatlarının 2020’nin ikinci yarısından itibaren belirgin artış gösterdiğine, bu yılın ilk çeyreğinde ise yavaşladığına dikkati çeken Kavcıoğlu, tarımsal emtiada başta hububat ürünü olmak üzere fiyat artışlarının yurt içi gıda fiyatlarına yansıdığını söyledi.

Kavcıoğlu, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyatları Endeksi’nin mart itibarıyla son bir yılda dolar bazında yüzde 24,6 arttığını, alt endekslere bakıldığında, Türkiye’nin ithalatçı olduğu yağlar ve tahıllarda da önemli bir artış gözlemlendiğini bildirdi.

Yapılan çalışmalara göre, FAO Gıda Fiyatları Endeksi’ndeki bu artışın taze sebze ve meyve dışı gıda yıllık enflasyonunu yaklaşık 3,7 puan artırdığı bilgisini veren Kavcıoğlu, “Bu gelişmelerin enflasyon tahminlerimize ne kadar yansıdığına gelecek olursak; yüzde 12,2 olarak belirlediğimiz 2021 yıl sonu enflasyon tahminimizin hesaplanmasında TL cinsi ithal fiyatlarındaki yükselişi artı 1,8 puan, 2021 gıda enflasyonu varsayımındaki güncellemeyi ise artı 0,4 puan etki yapacak şekilde öngördük.” dedi.

“Zorunlu karşılıkların kredi büyümesiyle ilişkili kullanılmasına dönük bir çalışma yok”

Şahap Kavcıoğlu, “Bireysel krediler ile ticari krediler arasındaki gelişmelerdeki hassasiyete dikkat çektiniz. Geçtiğimiz dönemde olduğu gibi zorunlu karşılıklarda kredilere bağlı bir düzenleme söz konusu mu?” sorusunu, şöyle yanıtladı:

“Merkez Bankası, zorunlu karşılıkları temel para politikası aracı olan kısa vadeli faiz oranlarını destekleyici, ince ayar bir politika aracı olarak esnek ve etkin bir şekilde kullanabilmektedir. Mevcut durumda kredi büyümesi ile ilişkili olarak zorunlu karşılıkların kullanılmasına dönük bir çalışma bulunmamaktadır. Farklı kredi türlerinin enflasyon ve dış denge üzerinde farklı etkileri söz konusu olabiliyor. Bu itibarla özellikle bireysel kredilerdeki büyümeleri yakın mercek altına aldık. Bu çerçevede gerekmesi halinde bireysel kredilere dönük seçici ve hedefli makroihtiyadi tedbirler gündeme alabiliriz.”

TCMB’nin kripto paraların ödeme aracı olarak kullanılmasına ilişkin düzenlemesi hakkında bir soruyu da cevaplandıran Kavcıoğlu, “Kripto varlıklara yönelik herhangi bir denetim ve gözetim mekanizmasının olmaması, merkezi muhatap bulunmaması ve yüksek fiyat oynaklığı gibi sebeplerle yaşanabilecek herhangi bir sorun, elektronik ortam başta olmak üzere ödemeler alanında kullanılan yöntem ve araçlara duyulan güvene zarar verme potansiyeline sahip bulunuyor. İlgili düzenleme ile kripto varlık ekosistemine getirdiğimiz bir yasak söz konusu değil. Kripto varlıklara ilişkin kapsamlı çalışma ilgili kurumların katılımıyla şu an devam ediyor. Bizim getirdiğimiz düzenlemenin temel amacı bu alandaki çalışmalar belirli bir olgunluğa ulaşıncaya kadar, kripto varlıkların ödemeler alanında yol açabileceği muhtemel sorunların önüne geçmek amacıyla, kripto varlıkların ödemeler alanında kullanılmamasına yöneliktir.” değerlendirmesinde bulundu.

Örnek Resim
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.